Çevremizden ve vücudumuzdan duyularımız vasıtası ile sinyaller alırız. Bu sinyalleri analiz ederek çevreye uyum sağlarız vekendimizi güvende hissedecek şekilde cevap oluşturarak hareket ederiz. Bütün bu süreç, nörolojik bir süreçtir ve duyu bütünleme olarak adlandırılır. Duyu bütünleme, hayatımız boyunca devam eder ve duygusal, ruhsal ve fiziksel sağlığımızın iyi düzeyde olmasını sağlar. Gün içindeki hareketlerimiz, davranışlarımız, düşüncelerimiz ve duygularımızın nasıl olacağı duyu bütünlüğümüzün durumuna bağlıdır. Çevreden ya da bedenimizden aldığımız uyaranlara karşı oluşturacağımız cevabın ‘kararında’ olması, hayatımızın kolay geçmesi için çok önemlidir. Alınan uyaranlara karşı olması gerekenden az ya da çok reaksiyon verilmesi, duyu bütünleme problemine işaret eder. Duyusal hassasiyetin olduğu durumlarda, beyin bir tehlike olduğunu algılar ve iki türlü cevap oluşturur; savaş ya da kaç. Örneğin dokunsal hassasiyeti olan bir çocuk, fiziksel temastan rahatsız olur ve kaçınır. Kalabalık bir ortamda kendini rahatsız hissedip ya oradan kaçar ya da fiziksel teması minimum düzeye indirmek için etrafındakileri iterek savaşır. Bizler, her edindiğimiz duyusal deneyim ile bedenimizin tolerans sınırlarını oluşturur, güvenli ve konforlu alanda hayatımızı sürdürürüz. Bedenimizin ve duyularımızın tolerans sınırlarının dışında olan uyaranlara karşı fiziksel ve sosyal reaksiyonlarımızın bozulmasına duyusal hassasiyet denir.
Duyusal Hassasiyeti Olan Çocuklarda Nasıl Belirtiler Olabilir?
Çocukların beklenen gelişim basamaklarını uzamış şekilde aşmaları ya da çok hızlı aşmaları önemli belirtilerden biridir. Örneğin çok erken yaşta konuşması, emeklemeden ayağa kalkması ya da yürümenin gecikmesi gibi belirtiler olabilir. Duyusal hassasiyeti olan çocuklar, akranlarının normal tepki verdiği ışık, ses, nesneler, hareketlere fazla reaksiyon gösterebilirler. Elbise giymeyi, yemek yemeyi, kalabalık ortamlara karışmayı sevmeme durumu olabilir.
Duyusal Hassasiyetin Zararları Nelerdir?
Duyularımızın genel olarak iki görevi vardır. Birincisi güvende olmamızı sağlama ve bizi hayatta tutmaktır. İkincisi keşif yapmamızı, öğrenmemizi, adapte olup daha uyumlu yaşamamızı sağlamaktır. Duyusal hassasiyetin varlığı, her an bir tehlikenin olduğunu söyler. Kendini güvende hissetmeyen ve devamlı teyakkuz halinde olan beyin; öğrenmeye, keşfetmeye ve adapte olmaya hazır olamaz. Örneğin, her gün işe ya da okula gittiğiniz bir yolda yürüyorsunuz. O yolun genellikle ne kadar kalabalık olduğunu, trafik yoğunluğunu, ses düzeyini bilirsiniz. Elbette bunlar, her zaman tamamen aynı olmaz ama siz bu farklılıklara da uyum sağlamışsınızdır. Örneğin sabah işe gidiş vakti ve akşam iş dönüşü vakti biraz daha yoğun ve gürültülü olmasına alışkınısınızdır ve bu sizi rahatsız etmez. Fakat o yolda yürürken, hiç beklemediğiniz bir anda yüksek ve ani bir sese maruz kaldığınızı düşünelim. O an korkar ve tehlike altında olup olmadığınızı bilmek için sesin kaynağını ve nedenini bilmek istersiniz. İşte duyusal hassasiyeti olan çocuklar, sizin ekstrem düzeyde olan sese verdiğiniz o reaksiyonu normal diye nitelendirebileceğimiz seslere de verebilirler. Yolda yürürken yüksek volümlü sesi duyduğunuz anda öğrenmeye, keşfetmeye çok da açık olmazsınız. Sizi o anda ilgilendiren sadece bir şey vardır; güvende olmak. Duyusal hassasiyeti olan çocuklar da işte bu şekilde kendilerini tedirgin ve tehlike altında hissettikleri anlarda, öğrenmeye ve keşfetmeye açık olamazlar.
Duyusal Hassasiyet Probleminin Çözümü Var Mıdır?
Vardır. Duyu bütünleme terapisi ile çocuğun atipik reaksiyon verdiği duyulara adaptif cevaplar üretmesi amaçlanır. Bu cevapları hayatın her anına yayması ve hayatın her anının onun için daha yaşanabilir olması sağlanır. Aile, terapi sürecinin tamamen içinde olmalıdır. Çocuk için ev içinde mekân düzenlemesi sağlanmalı ve zenginleştirilmiş bir ortam sunulması sağlanır. Anne babaların çocukları ile evde ve dışarıda duyusal adaptasyonu arttıracak aktiviteler yapmaları sağlanarak çocuğa zengin duyusal girdiler vermeleri amaçlanır. Ayrıca sadece belli zaman dilimlerinde yapılan aktiviteler değil, günlük rutinlerle birlikte duyu bütünleme süreci desteklenmelidir. Çocuğun ev aktivitelerine yardım etmeleri sağlanarak farklı duyusal deneyimler edinmeleri sağlanabilir. Örneğin dokunsal hassasiyeti olan bir çocuğun yaşına uygunsa eğer, evi elektrikli süpürge ile süpürmesi bir terapi aktivitesine dönüşebilir. Süpürgenin, tuttuğu kısmını her itip çekmesinde çok fazla proprioseptif uyaran aldığı gibi süpürge borusunu tutarak farklı bir dokunsal deneyim de edinebilir. Alışverişte market arabasını onun itmesini isteyebilir, market poşetlerini taşımakta onda yardım talep edebilirsiniz. Yemek pişirirken yaşına uygunsa eğer ondan patatesi soymasını isteyebilirsiniz. Bu tür aktiviteler, çocuğun birden fazla duyusal uyarana adaptif cevaplar üretme becerisini geliştirir. Ayrıca doğada çokça zaman geçirmek en değerli aktivitelerdendir.